Temel bilim araştırmalarının
çıktısı olan bilgiyi uygulamalı araştırma ile teknolojiye dönüştürecek
kurumlara gerek vardır…
Temel bilim araştırmalarının
çıktısı olan bilgiyi uygulamalı araştırma ile teknolojiye dönüştürecek
kurumlara gerek vardır…
Ülkemizin
aydınlık geleceğini düşünen, çocuklarını seven, çağdaş kültürden nasiplenmiş
kime sorarsak soralım “üretmenin esas olduğunu” söyleyecektir bize. Bir de
katma değeri yüksek ürünler üretmenin gerekliliğinden söz edecektir büyük
olasılıkla. Bunun gerekleri üzerine düşünüldüğünde ise karşımıza öncelikle
üretenleri destekleyen kurumsal yapılar ve uyguladıkları programlar
çıkmaktadır.
Genel
amaç çok bilinen söylemle üniversite ile sanayi arasında işbirliğini kurmaktır.
Ancak bundan anlaşılan sanayicinin “çat kapı üniversiteye ulaşması veya
üniversitenin bilgi ve teknolojisiyle sanayide kapı kapı dolaşması değildir.
Güçlü bir temel bilimler araştırması sonucu ortaya çıkan bilginin uygulamalı
araştırma ile teknolojiye dönüştürülmesidir. Bu “enstitüler” biçiminde
yapılanmış ve üniversitelerle ve özel kesim araştırma merkezleriyle yakın
ilişki içinde bulunan kurumların kendilerince veya endüstri ile birlikte
yapılan uygulamalı araştırmalar sonucu ortaya çıkabilmektedir. Genel
özellikleri arayüz kurumu olmaları, ülkenin araştırma altyapısını esas alan
ağyapı oluşturmaları, kamu kaynağı ve kontratlı araştırma ile fonlanmaları, çok
güçlü üretim ve test altyapılarına ve yüksek nitelikli insan kaynağına sahip
olmalarıdır.
Dünyanın
başarılı kurumlarından örneklerle somutlaştırmaya çalışalım. Almanya’dan Fraunhofer-Gesellschaft (Fraunhofer Topluluğu), Tayvan’dan Industrial Technology Research Institute
(ITRI – Endüstriyel Teknoloji Araştırma Enstitüsü), İngiltere’nin yeni
uygulamalı araştırma girişimi – Catapult, Fransa’dan
Carnot
Enstitüleri,
Kanada’nın Endüstriyel Araştırma Destek Programı. Bu kurumlara daha yakından bakarak belki dersler
çıkartabiliriz.
Almanya
Üretmek
esas ise uygulamalı araştırma kurumlarına da ihtiyaç olacaktır. Hemen bütün
dünyanın uygulamalı araştırma için örnek gösterdiği Almanya’daki teknoloji ve yenilik
merkezlerini birleştiren The Fraunhofer-Gesellschaft (Fraunhofer Topluluğu)
ağyapısında esas olarak uygulamalı araştırma yapılmaktadır. Fraunhofer’in ana
amacı özellikle Alman KOBİ’leri için üniversite veya üniversite dışı araştırma
merkezlerince yapılan temel bilim araştırmalarının sonuçlarını ticari ürünlere
veya üretim yöntemlerine dönüştürmek üzere kontratlı araştırma yapmaktır.
Ortalama
400’er yüksek nitelikli araştırmacıya ve teknolojinin uç noktasında üretim ve
test donanımına, pilot üretim hatlarına ve uygulamalı gösteri olanaklarına
sahip her biri ayrı bir teknoloji veya sektörde uzmanlaşmış 60 Fraunhofer
enstitüsü Alman sanayisine hizmet vermektedir. Günümüzde yaklaşık 20.000
çalışanıyla, 2 milyar avroluk bir bütçeye sahiptir. Her bir Fraunhofer enstitüsü
bir araştırma üniversitesiyle eşleşmiş olup başarılı öğrencileri yarı-zamanlı
araştırmacı olarak çalıştırarak onların ürün odaklı araştırma deneyimi
kazanmalarını ve üretim ortamını tanımalarını da sağlamaktadır. Böylece Alman
imalat sanayisinin rekabetçi belkemiğini oluşturan ve ülkenin tamamına yayılmış
bulunan üretim yetkinlikleri yüksek orta ölçekli imalatçılara (Mittelstand) her konuda destek olunmaktadır. Bugüne
kadar yaklaşık 150 filiz firma oluşturulmuş olup teknolojinin uç noktalarında
sahip olunan geniş patent havuzu lisanslama yoluyla sanayiciye
kullandırılmaktadır.
Fraunhofer
enstitüleri Almanya’nın yenilik karakteristiğini yansıtacak biçimde bilim,
teknoloji ve mühendisliğin uygulandığı kısa erimde pazara çıkabilecek ve fırsat
alanlarına (niş alanlar) odaklanan araştırma projelerine ağırlık vermektedir.
Bu ürünler radikal yeniliklerden çok sürekliliği olan artımsal yenilikler
içermekte ve yüksek kaliteleri ile Asya ülkelerinin görece ucuz imalat yapan
firmalarının karşısında rekabet edebilmektedirler. Fraunhofer Enstitüleri’nin
sağladığı ileri imalat altyapısı ve üst düzey mühendislik gelişmekte olan
ekonomilerin yatırım malları ve makine ve ekipman taleplerini karşılamayı
hedefleyen Alman makine endüstrisinin arkasındaki en önemli güçtür.
Fraunhofer
Enstitüleri’nin yapılanması yukarıda işaret edilen özellikleri ve başarıları
nedeniyle son yıllarda en çok incelenen ve “kültürü, tarihi ve yenilik
altyapısı” dikkate alınarak ABD, İngiltere, Fransa, Şili ve Avusturya
tarafından örneklenerek uyarlanmaya çalışılan bir modeldir.
Arkasında
güçlü endüstriyel araştırma kurumları olmayan bir ulusal endüstri yapısı
düşünülemez…
Tayvan
İkinci
örnek, bir grup öngörü sahibi elitin dünyanın en iyi araştırma
üniversitelerinden ve teknolojik olarak en gelişmiş uluslararası firmalardan
özümsedikleri bilgi ile 1973’te kurulan ve devletçe de desteklenen Tayvan’ın Endüstriyel
Teknoloji Araştırma Enstitüsü’sü ITRI. Amaç küresel araştırma toplumu ile
Tayvan sanayisi arasında bir arayüz kurumu oluşturarak, Tayvan ekonomisini
düşük teknolojili-emek yoğun yapıdan yüksek teknolojili ve bilgi tabanlı bir
yapıya kavuşturmaktır. Yarıiletken ekonomisinin ulusal bir gayretle Tayvan’da
oluşturularak bilgisayar, telekomünikasyon, güneş enerjisi panelleri ve makine
imalatında dünya çapında üstünlükler sağlamasında ITRI’nın varlığı çok önemli
bir rol oynamıştır.
ITRI’nın,
içinde Ulusal Tsing Hua ve Ulusal Chiao Tung Üniversitesi’sinin ve dünyanın en
başarılı kümeleşmesinin 400 ileri teknoloji şirketiyle bulunduğu Hsinchu Bilim
Parkı’nda (HSP) bulunması kurumların etkileşimini en üst düzeye çıkartmaktadır.
The
Economist, ITRI’nın
fikirler ve ürünler arasında köprü rolü üstlendiği Hsinchu Bilim Parkı’nı “fikirlerin
fiziksel biçimlere dönüştürülmesinde dünyanın en iyi yeri” olarak nitelemiştir
(2010).
Günümüzde, ITRI'nın Ar-Ge faaliyetleri,
"daha derin ve yeni" fikirler arayan altı temel laboratuvar ve çok
disiplinli yaklaşımı vurgulayan ve çekirdek laboratuvarların uzman
yeterliliklerini ortaya koyan belirli temalara odaklanan sekiz teknoloji
merkezi üzerinde yoğunlaşmaktadır. ITRI'nin İş Geliştirme Birimi, araştırma
sonuçlarını, teknoloji transferini ve yabancı araştırma ortaklarıyla olan
ilişkileri ticarileştirmekle sorumludur.
ITRI’nın
ana laboratuvarları temel araştırma yapmayıp öncü teknoloji alanlarında
ticarileşme uygulamaları üzerinde çalışmaktadır. Bu laboratuvarlar prototip
ürünler, üretim ekipmanları ve malzemeleri geliştirip test etmekte ve yeni
uygulamaları denemektedir. Teknoloji merkezleri ise ana laboratuvarlardan,
yabancı ortaklardan ve Tayvan endüstrisinden edinilen araştırma ve
teknolojileri eşgüdümlemekte ve bütünselleştirmektedir.
ITRI
kuruluşundan bu yana 162 filiz firma oluşturmuş ve yüzlercesinin oluşumuna da
katkıda bulunmuştur. ITRI OpenLab Kuluçka Merkezi filiz (startup) ve türev (spin-off)
firmalara geçici olarak destekler vermektedir.
İngiltere
İngiltere’nin
sahip olduğu bilimsel araştırma varlığı dünyada ABD’den sonra ikinci olarak
değerlendirilmektedir. Bu varlığından güç alan yeniliklerle imalat sanayisinde
yapılmak istenen rönesansın odağında Teknoloji ve İnovasyon Merkezleri – TIC ya
da yeni adıyla Catapult’lar yer almaktadır.
Beş yıl için 200 milyon £’dan fazla devlet desteği verilen Catapult’ların
misyonu “ülkenin araştırma tabanı ile endüstrisi arasında köprü hizmeti
görmesidir”. Bu yeni yapılanmada Fraunhofer-Gesellschaft
modelinden esinlenilmiş ve bazı elemanları kopyelenmiştir.
Temel bilimlerde çok güçlü ve köklü bir
birikime sahip olan İngiltere bir asırdır bu birikimini teknolojiye
dönüştürerek endüstri ve ticarette etki yaratmaya çalışmaktadır. Son otuz yılda
katı bir biçimde uygulanan serbest pazar ekonomisinin yarattığı endüstriyel
gerileme (1970’lerin sonunda GSYH’nın %30’unu yaratan ve 6,8 milyon kişinin
işlendirildiği imalat sanayisi, 2010’da sırasıyla%10’a ve 2,5 milyon kişiye
gerilemişti. İngiliz imalat sanayisindeki yapısal değişim endüstriyel araştırma
altyapısını da olumsuz etkilemişti. Yeni bir teknolojik atılım için öngörülen
önlemlerin başında gelen akademik araştırma ile ticarileştirme arsındaki açığı
kapatmak üzere Yüksek Katma Değerli İmalat Catapult’larının (HVM Catapult)
oluşturulması üç ana parti tarafından da desteklendi. İlki 2011’de kurulan HVM
Catapult, Sheffield Üniversitesi ile içinde BAE, Boeing ve Rolls Royce’un da
bulunduğu yaklaşık 60 özel firmanın işbirliğine dayalı yüksek kalitede
araştırma yapmalarını sağlamaktadır.
Fransa
Fraunhofer Gesellschaft modelinin en
iyi yönlerini örnekleyen bir başka uygulama ise Fransa’da Carnot Girişimi (Carnot
initiative) adıyla 2006’da başlatıldı. Halen Carnot oluşumunu yaratan 34
enstitü, Fransız kamu laboratuvarı iş gücünün yaklaşık % 18'ini (30.000
araştırmacı ve 9.600 doktoralı) temsil etmektedir. Bu enstitüler yıllık 17.000
A-derece bilimsel yayın yapmakta ve firmalarla doğrudan yaptıkları yıllık 7.800
araştırma kontratından 350 milyon Euro gelir elde etmektedirler. Carnot
Enstitüsü olarak değerlendirilen enstitülere sanayiye yaptıkları kontratlı
araştırmalardan elde ettikleri gelir kadar devlet desteği verilmektedir.
Tayvan’ın ITRI ve Fraunhofer Gesellschaft modelinden farklı olarak bazı Carnot
Enstitüleri hem temel hem de uygulamalı araştırma yapabilmektedirler. Bu faaliyetler
farklı üniversiteler ve araştırma merkezleriyle, kamu ve/veya yarı kamu
araştırma kurumlarıyla yapılabilmektedir.
1982’de Mitterand’ın Başkanlığı
döneminde genel olarak Avrupa’nın ve Fransa’nın
“temel bilimde güçlü, uygulamalı
araştırmada zayıf “ yapısını kırmak üzere” KOBİ’lerde yeniliğin özendirilmesi, kamu araştırma enstitüleri
ile endüstrinin işbirliğinin geliştirilmesi ve firmalarda Ar-Ge’nin teşvik
edilmesi amacıyla Araştırma ve Teknolojik
Gelişme Programı Yasası çıkartıldı. 1999’da da yenilikçi firmaların
yaratılması ve kamu araştırma kurumlarındaki birikimin endüstriye aktarılması
amacıyla Yenilik ve Araştırma Yasası
çıkartıldı. 2006’da çıkartılan Araştırma
için Yasa’da ise araştırma eko-sisteminde yer alan aktörler arasında daha
büyük işbirliklerinin sağlanmasını, kamu ve özel kesim araştırma
faaliyetlerinde ağyapı oluşturulmasını, bilimsel kariyerler için gelişkin
ortamlar hazırlanmasını ve Fransa araştırma sisteminin Avrupa Araştırma Alanı
ile bütünleştirilmesinin özendirilmesini hedeflemekteydi.
Kanada
Son
olarak 1962’den bu yana uygulanan ve üretici KOBİ’lerin araştırmalarını
destekleyen Endüstriyel Araştırma Destek Programı (NRC-IRAP) Kanada Araştırma
Konsey’inin çok önemli bir bileşeni ve Kanada Yenilik Sistemi’nin köşe taşıdır.
IRAP bütün dünyada türünün en iyi örneklerinden birisi olarak bilinmektedir.
Günümüzde teknolojik yeniliğin desteklenmesi yoluyla refah yaratmayı hedefleyen
programın iki stratejik hedefi vardır. Birincisi,
KOBİ’lere teknoloji geliştirmeleri ve ticarileştirmeleri destek verilmesi ikincisi, yerel ve ulusal
organizasyonlarla işbirliği yaparak ve bazen finansman yoluyla teknolojinin
geliştirmesine ve ticarileştirmesine destek verilmesidir. 1962’den bu yana
dünyadaki gelişmelere paralel olarak programlarını ve destek biçimlerini
sürekli geliştiren IRAP, 2008 küresel krizinin de etkisiyle 2009 yılı bütçesine
iki yıl için 170 milyon doları firmalara destek olmak üzere, 200 milyon dolar
koydu.
IRAP’ın
verdiği hizmetlerde bel kemiğini firmaların yeni ürün geliştirme ve
ticarileştirme süreçlerinin her aşamasında destek veren 230 Endüstriyel
Teknoloji Danışmanı (ETD) oluşturmaktadır. ETD’lerin %75’inin lisansüstü veya
doktora derecesi vardır. %80’i daha önceden uzmanlaştıkları endüstriyel
deneyime sahiptirler. Firmaların, yeni mezun girişimcilerin ve
organizasyonların yenilikçi projelerine ETD’lerin değerlendirmeleri sonucu
finansal destek verilebilmektedir. 2009-2010 mali yılında 2.597 firmanın 2.947
projesi desteklenerek 11,921 yeni iş yaratılmıştır.
Sonuç
olarak verilen örnekler özellikle güçlü bir üretim kapasitesi yaratılabilmesi
için güçlü bir bilimsel araştırma temelinin ve buralarda üretilecek temel bilim
çıktılarını teknolojiye dönüştürülmesini sağlayacak arayüz kurumlarının
gerekliliğini göstermektedir.
Ülkemizde
de benzer yapıların var olduğu en azından zaman zaman bu yapıların kurulması ve
işletilmesi için atılımlar yapıldığı söylenebilir. Ancak gelinen noktada
endüstrimizi desteklemesi beklenen bu tür kurumların hırpalanmış, niteliksiz
siyasetçilerin ve liyakatten yoksun üst yöneticilerin elinde yeniden ve yeniden
yapılandırılmaktan yorgun düşmüş, uzman kadrolarını kaybetmiş oldukları gerçeği
karşısında ne söylenebilir. Elbette Endüstri 4.0’ı konuşabilir, olması
gerekenleri söyleyebiliriz. Ama biraz uzun erimli bakıp yeniden inşa için neler
yapmamız gerektiğini konuşmak daha iyi olmaz mı?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder